ŞEHR-İ PALU
Geçmişin yankılandığı, zamanın usulca aktığı bir şehir...
Doğu’nun bereketli topraklarında, Fırat Nehri’nin nazlı nazlı süzüldüğü vadilerden birinde, tarihiyle olduğu kadar ruhuyla da yaşayan bir şehir yükselir: Palu. Adını duyduğunuzda kimilerinin aklına sadece bir ilçe gelir; ama bilen bilir ki Palu, yalnızca coğrafi bir yerleşim değil, yüzyılların özenle dokuduğu bir kültür mozaiğidir. Sessizdir ama derindir. Küçüktür ama ağırdır. Şehri Palu, hem geçmişin emanetidir hem geleceğin umudu...
Palu, sıradan bir şehir değildir; her köşesi tarih kokan, her sokağı bir hikâye anlatan bir mekândır. Bugün hâlâ ayakta duran Palu Kalesi, bu toprağın ne kadar köklü bir geçmişe sahip olduğunu haykırır gibidir. Urartulardan Bizans’a, Selçuklulardan Osmanlı’ya kadar birçok medeniyet bu topraklarda hüküm sürmüş, iz bırakmış, sonra da zamana karışmıştır. Ama Palu kalmıştır. Çünkü Palu’nun özünü taşıyan şey, taş değil, ruhtur.
Tarihi Palu Köprüsü, yalnızca bir geçit değil; geçmişten bugüne kurulan bir köprüdür adeta. Üzerinden geçen her yolcu, aslında bir tarihin izini taşır adımlarında. Her taşında ayrı bir zaman, her kemerinde ayrı bir dua vardır.
Fırat Nehri, Palu’nun damarlarında akan kandır. Nehir sadece su değil; bereket, umut ve süreklilik demektir. Yüzyıllardır Palu halkı bu suyla hayat bulmuş, bu nehrin kıyısında çocuklar oynamış, sevdalar büyümüş, dualar yükselmiştir. Fırat’la birlikte yaşamayı bilen bir halkın sabrını, direncini ve sadeliğini anlatır Palu.
Fırat’ın kıyısında oturup güneşin batışını izlemek, yalnızca bir manzara değil; geçmişle bugünü aynı anda solumaktır. O anlarda Palu susar, ama tarih konuşur.
Palu, sadece taşlarıyla değil, yetiştirdiği insanlarla da büyüktür. Birçok âlimin, mutasavvıfın ve gönül insanının bu topraklarda doğmuş olması tesadüf değildir. Çünkü Palu, ilme değer veren bir kültürün toprağıdır. Bir zamanlar cami avlularında kurulan ilim halkaları, genç dimağları bilgiyle yoğurmuş, ahlâkla şekillendirmiştir. Bu yönüyle Palu, Doğu’nun sessiz ama vakur medresesi olmuştur.
Âlimler Şehri unvanı boşuna verilmemiştir bu kente. Hocaefendilerin gölgesinde büyüyen nice insan, yalnızca ilmiyle değil, edebiyle, vefasıyla, sadakatiyle örnek olmuş; Palu’yu yaşayan bir değer hâline getirmiştir.
Bugün kalabalık şehirlerde ruhunu yitirmiş insanlara inat, Palu hâlâ sakin, hâlâ mütevazı. Yüksek binalar yerine mütevazı evler; karmaşa yerine dinginlik; bencillik yerine komşuluk kültürü hâkimdir burada. Kapılar hâlâ birbirine açılır, sofralar paylaşılır, dualar bir ağızdan yükselir.
Modern dünyanın hızlı ve sığ ilişkilerine karşılık Palu’da hâlâ yüz yüze bakmanın, gönülden selam vermenin, hal hatır sormanın ayrı bir değeri vardır. Çünkü bu şehir, sadece insanlara değil, insani değerlere de ev sahipliği yapar.
Şehr-i Palu, geçmişiyle ne kadar övünse azdır; ama en güzeli, geleceğe dair umudunu hiç kaybetmemiş olmasıdır. Gençler artık sadece büyük şehirleri değil, kendi topraklarını da bir yaşam alanı olarak görüyor. Eğitimle, kültürle, sanatla yoğrulmuş yeni nesiller; Palu’yu terk etmek yerine onu yeniden inşa etme arzusundalar.
Belediyecilikten eğitime, tarımdan turizme kadar birçok alanda yapılacak yatırımlarla Palu, sahip olduğu potansiyeli çok daha ileriye taşıyabilir. Özellikle kültürel mirasın korunması, turizm potansiyelinin değerlendirilmesi ve gençlere yönelik eğitim projeleri bu güzel şehir için büyük kazanımlar sağlayacaktır.
Bir şehir, sadece yolları, binaları, köprüleriyle değil; anlatılan hikâyeleriyle, yaşanmışlıklarıyla, sahiplenilen değerleriyle ayakta kalır. Palu’yu anlatmak, sadece bir coğrafyayı değil, bir yaşam biçimini anlatmaktır. Çünkü Palu; bir şehirden fazlasıdır. O, bir aidiyet duygusudur. O, insanın kendini bulduğu, geçmişiyle barıştığı, geleceğe umutla baktığı bir yerdir.
Şehri Palu…
Tarihin derin izlerini taşıyan, gönülleri yoran değil onaran;Köprüleri sadece nehirlerin değil, kalplerin üzerinden kuran bir şehir.Sessizliğinde asalet, sadeliğinde zarafet, her sokağında yaşanmışlık var.Kimi bir anısını bırakmış bu şehirde, kimi bir duasını…
Ama ne olursa olsun, bir kez yolu düşen herkesin yüreğinde bir iz bırakmış.Palu, sadece bir coğrafya değil; ruhu olan bir şehir…Ve bu ruh, anlatıldıkça büyür. Yaşadıkça değer kazanır.Çünkü bazı şehirler vardır; anlatılmaz, yaşanır.Palu, işte onlardan biridir.
Nurullah Özgün
İlahiyatçı Yazar